İZNİK VE EMANETLER

IZNIK VE EMANETLER 1.
   Her kim ne dūşūnūrse
Dūşūnsūn.
Batìda Vatikan
Doğu da Kudus
Neyse..
Tam ortada bin bir sır
Saklayan nikaia-iznik..
"O" dur.
Bir kaç gűn için de,
Sizlerde.....!
Bunca kitabe şehri saran
Surlarda. Kah toprak altina
Kah bir sur ortasina yada..
Zirvesine.
Bir kitabin yırtık sayfalari
Gibi.
Dağitilmis ise...
Hangi sayfayi okudugunuzu
Bilmeyin,
Okudugunuzu anlamayin ki..
Īznik-Nikaia biz gelene dek.
Toprak altinda kalsin,
Köhne, isimsiz ve namsız. Sadece
Bize bağlı birilerini biz bulur ve kullaniriz der gibi.
Yakalanirsa onun problemi,
Yakalanmaz da bize ulaşırsa bizim problemimiz..
Misali.
Yağmur var şuan dışarıda.
Önumuz kış,
Tarla tapan boş.
Besinci,
Defineciler mevsimi yani.
Ya biz.bir şekilde bize ait olani
Alacağiz...
Yada sizi geldiginiz yere,
Orta asya ya sūrůp
Istedigimizi
Alacağiz.
O yūzden diyorum ki
Vatikan, kudus...
Ne ise
Nikaia-İznik
"O" dur.
Bir lahit bir kaya mezar yada
Tuğla mezar.
Bir sur yuzeyinde bir fresko
Bir tepe de bir yatir.
Bir taş ūzerinde anlamsiz bir
Işaret.
Bir surun temel taşinda ya ortasinda ve ya
Zirvesinde...
Bir kent bir orduya 30 yıl direniyorsa......
Altinda bin bir sır saklar.
6 mabet yok sa ortada ve bir kilise batmiş sa suya, ki o kilise hz. Isa nin en genc havarisine ait se.
Batan kilisenin emanetleri bir yere taşindiysa
Ve
30 yılin sonon da isteyenin gidebilme izni çikiyorsa.
Yada kent uzerindeki her cadde sokağin yer alti baglantisi varsa.
Hatta.
Tūm hıristiyanlik dini kanunlari bu şehirde aliniyorsa.
Bu gun bu sırlar ortada gorunmuyorsa.
Bu kent. Sinesinde bin bir sır... saklamazmı sizce.?.
       ×××.

B-2IZNIK VE EMANETLER 2.
   Bu fotoğrafa iyi bakin.İki fotografi ūst ūste koydum ama bu fotograflar iznik de. Bu yazi boyunca tek tek yayinlayacagim.

  Gizem se gizem. Sır sa sır. Bulduklarìm gorduklerim bunlar. Siz kabul etseniz de etmesenizde bu kent. Birilerinin sırlarını saklar.

   Antik dönem de (roma) kaç tapinak vardı bu kent de.?.  Altı. Apollon tapınaği gūney doğu, belki biraz daha gūney. Yani yenişehir kapı yönūnde sur dışında ama.
  
Ayasofyanin temelleri belli.Antik çağın pagan tanrilarina adsnmiş en buyuk tapinağin uzerinde ki... bir yaninda jimnazyum var ve tam önūnde yolların kesişmesini gosteren bir kule.
  
  Ayasofyaya yuzunuxu dönun.yani bu gūn ki otogarin tarafina.koimesis kilisesi,95 yıl once dinamitlenip havaya uçurulan meryemin göğe yukselişi.

  Yani burası bizans imparatorlarinin ölūnce gömūldūkleri kilise ve,16 yaşindayden pagan romali askerlerce öldūrūlen ve bu gūn göl sulari altinda kalan bazilikaya gömulen.....!!!
 
  Daha sonra buradan çıkarilip koimesis kilisesine gomulen. Aziz Nhopys...... ortodoks dunyada ikisi belli biri sakli 3 şehitlik vardir. İşte bu kayip şehitlik koimesis kilisesinin mahzenlerindedir.... Ki bu kilise,pagan roma døneminde sağlik tanrisi askeplion adina yapilmiş  Mabedin uzerine kurulmuştur.( nikaia once deprem sonra salgin hastaliklarin gelmesinden sonra,tam da paganizm ile hıristiyanlik arasinda ki geçiş doneminde yıkık halde ki tapinagin uzerine yapilmiştir.
   
Hemen yani başinda bulunan pınarın suyu ozellikle bocek ısırmalarına iyi geldiģi için.( sivrisinek) bocek ayazmasi adiyla gunumuze dek gelmistir.

    Askeplion tapinaģi ve ayazma. Yan yana gelince ve... hıristiyanliği savunan imparatorlar, ve bir aziz... ayni noktaya gomulunce.. her şey sır olur, gizlenir.

    Dūşunun. Bu fotografi iyi inceleyin.bizans sutunu ve ona sarilmiş yılan. Altinda bir sandık. En tepede ise sarmal  bir desen.. bir sonra ki fotografta ise sutun altinda meşin kapakli bir kitap olacak.

   Ben uydurmuyorum bunları. Bunlar bir mezar odasinin pencere bordurleri ki... iznik de. Kim olduklari bu gun dahi tartişilirken ugruna etkinlik yapilan bir mekan

   Siz fotograftaki ana kūtleye bakin.isterseniz şamdan diyin ve ona sarılan yilani gozden kaçirmayin. Ve o şamdanimsi sutunun uç noktasindaki kadehi sakin es geçmeyin....
  
  Bu kent. Bin bir sır saklar. Tam merkezinde kutsal yer anlaminda "ayasofya". Çaprazinda meryemin göğe yukselişi "koimesis"bu arada ayasofya da duvar icinde ki niş te "isa,meryem ve isa yi ikinci plana atan.. vaftizci yahya.! Freskosu....
   
Nikaia ya 35km uzakta lefke de bir kilise. Aya yorgi." Mesihi karşilayanlar".....
    
      Biz.bir birini çekemen dört kardeşiz. Fitnenin merkezi israiloğullari.bizi birbirimize duşurup kūçūl kardeşi dinsiz ilan edenler yani. Hatta ayni fikirdeki iki kardeşi, katolik ve ortodoks diye bølūp bir birlerine kafir dedirtecek kadar ileri giden fitneci bir kardeş.
     4 Din. Dört dinde dørt mezhep ve aralarinda bitmeyen bir kan davasi, ortak noktaya giden freskolarin izlerin gizlenmesi. Ve o işaretleri koruyan sözde şövalyeler....
( 3.CU bolumde goruşmek uzre. "Uzun yaziyorum diye şikayet gelince kisa kestim" 3.cu bolumde gorusmek uzre.iyi geceler herkese.
           ×××




IZNIK EMANETLER 3
    İstanbul kaç kez el degisti. 1-latinler 2-bizans 3-osmanlı. İznik kaç kez el değişti. 1-Selçuklu.2- Bizans.3-Osmanlı.

     İznik ve Istanbul 4.cü kez ama aynı düşman tarafindan işgal edilmekte. Yani anlamsiz çirkin bir beton mimari.Sağlıksız ve çürük binalar ki.. son 5.9 deprem ile gördük.

      Her düşmanı yenebiliriz belki ama. Yaşarken başımıza mezar taşı gibi diktigimiz o binalar aslinda bir sonraki depremde de mezarimiz olacak.

      Şimdi bu sütun resmine iyi bakin inceleyin ve düşünün. Böyle bir sütun şuan iznik te nerede var.?

      Sütunun üst bölümüne sonra da üzerine oturduğu oksit kırmızı renkteki tabla ya iyi bakın.(kitap) Niye öyle bir tabana oturur ku böyle bir sütun. Ve üzerinde bir asma yaprağı gibi sembolize edilmiş bir çift kanat.

      Acaba ben hayalmi kuruyorum yoksa çok mu uçuyorum. Yoksa birileri bir şey mi anlatiyor.

     Fotoğraf çok temiz diyebilirsiniz. Çünku ben temizledim. Şimdi bir kez daha düşunun bu sütun nerede.? Niye kaidenin altında bir kitap var ve neden bizans ve selçuklu ve hatta osmanli desenleri bu figürle kullanilmiş.? Yapanlar bir şeyleri gizlerken yerleri unutulmasin diye bu gun ki deyimle konummu belirtmiş ve bunu belli etmemek için de üç devletin sembollerini kullanmiş.

    Beni hayalprest sanabilirsiniz veya öyle de kabul edebilirsiniz. Gerçek olan bir şey varsa bu kentin altinda bir şeyler sakli lakin işaretleri toprak üzerinde.

      Sebebi belli. Bunlar kardinal şapkası altinda kalacağına osmanli sarığı altinda gizlensin. Çünku Türkler Vatikan dan daha güvenilirdir. Sorgulamaz araştırmaz sadece merak eder se bir yerleri kazar önlerine engel çıkarsa da vaz geçip geri döner ve hatta bazı şeyleri üç harflilere bağlar korkudan da bir daha girmez.

      Bir şey yazmiştım bu konuyu anlatirken." Biz bu kasabanin değerini bilmiyoruz. Toprağını ekiyor biçiyor cebimzi doldurmaya uğraşıyoruz.yani turist gibiyiz oysa gelen yabanci turistler. Kasabayı ezbere biliyor geziyor"dedim. Birileri bana bir dünya yorum yazdi.(olumsuz yònde).

     Tabi ki kimse bizden bu kasabayi almaya cesaret edemez ama Altında yatan özel emanetlerini bizleri kullanip yürütebilir. Kabul edin yada etmeyin her yanimiz şifreler ile dolu. Biz ise onlari define işareti sanar bilinçsizce kazariz. Bu bazen define dir bazen ise bir ev temeli yada kanalizasyon vs. Önümüze bir şey çıktımı sağini solunu eşeler bir şey çıkmaz ise alel acele üzerine bina yapar veya kanalizasyon bağlarız. Bu kasabanın yüzde 65-70 i halen daha tahribat görmemiş ( son kanalizasyon kazisi hariç ki özellikle geceleri sabahlara dek yapildi. Nelerin tshribata uğradıği yada yok edildiğini bilemediğimiz  için sessizis)  rum ve ermenilerin yaşadığı yeni mahalle. Zaten hırıstiyan dünyasinda ki önemli ikinci şehitlik o mahallede degilmi.? (Devam edecek) siz resmi inceleyin sütun kàse ve kitap.üzerinde Türk sitili sütun.(dedigim gibi dörduncu istila tüm ovayi saran beton binalar bu kez bundan kurtulmak imkansiz gibi)bir önceki paylaşimda bir harita mevcut. Ortodoks dünyanin lideri olduğunu iddia eden rus larin iznik ilgisi ki.. bir zamankar da bir dünya fotograf çekmişlerdir.
××××
IZNIK VE EMANETLER -4

    Yıllar önceydi. Telefonum çaldı açtim. Yalçin özturkle mi görüşuyorum dedi.
  
     Evet dedim.filanca yere gelirmisiniz fikrinize yardiminiza kisaca size ihtiyacim var. Dedi.( önemli kişiydi ve bir konu da benden yardim istiyordu, kimi çağırdiysa çaresini bulamamiş en son birinin aklina ismim gelmiş. Numarami bulmuş ve beni aramşlardi) konu restorasyon du.

    Ben.asırlardır bu kasabadaydım ve ilk kez bir yetkili ağız beni arıyor ve yardim istiyordu. Sözlestik dedigi yere gittim.

    Önce kendini tanitti ( gerci taniyordum hem kendini hem dw yanindaki kişiyi)

    Derdini anlatti. Seni bilmiyordum dedi. Ayri ayri beş ekip çağirmış ama sonuc alamamis anlatti uzun uzun. Ve derdim bu ne yapabiliriz dedi.
   
      Once bana fiyatı sordu. Bende bunu sizin için mi yokssa muteahit icinmi vereceğim fiyati dedim.

    Benim icin dedi.... sizi yakinen taniyorum ve aracisiz fiyatim bu dedim. Tamam beni takip et dedi, ettim.inciralti gunbatimina geldik. Bak dedi benim icin degil muteahit için kaç para... fiyatimi vwrdim ikinci kez tamam dedi anlastik.

    Niye yaziyorum bunlari biliyormusunuz.? Bu kutsal emanetler ve iznik yazim için. Bu şehir de çok şey geçmisti ve çok olay yaşanmışti. Bazi şeyler de ya özel anlaşmalar ile kaçırilmış veya emanete bırakilmisti.

      Şimdi bana hadi len hayalprest  veya başka şekilde hitap edebilirsiniz. Kızmam kızmıyorum da.. ama belki bu yazi dizisi bittiginde cok kizacaksiniz bsna hatta okuduklariniza da inanmsyip reddedeceksiniz. Lakin geriye dönup bu yazinin tüm bölümlerini okuyunca belki de pişman olucak özür dilemeyecek ama hak vereceksiniz.

    Hatanin neresinden dönerseniz dònun siz. Hakli ben haksiz olayim ama kasabamin ve öykulerinin gercegi bu, bunu böyle bilin hazmedin.

    Bu yaziyi okurken bir yan danda paylaştigim fotograflara iyi bakin inceleyin. Acaba bunlar ne. Bu nedemek istedi diye düşünün. Düşuñun ya, göl, bazilika,ayasofya,on alti yaşindaki bir aziz.
      Nhopyus,aziz georgi,abdulvahap,koimesis,ayazma,,askeplion,bunlar niye burada ve neyi temsilen.

     Sonra bana istediginizi deyin.constantiniyenin dehlizleri varsa nikaia nin da yer altı var.

      Patrikhanenin mektuplari patrikhaneye cevaplara kadar.
     Gazi orhan nikaia ya özel anlaşmayka girip ilk nerede kimler tarafindan agırlandigi ve ikram wdilen içecegine dek. Sonra da kentin anahtarini almasina dek.

    Tanrim... keşke beni akilli yaradaydin. Akilli yaradaydin ki ben. Deli gibi geçmişi araştirmayaydim.

      Niye ki bu deliler etraflarinda yada gecmişteki olaylari  derinlemesine arar araştirirlar. Yoksa bu araf taraftarlari çokmu özel insanlar yada araf.. tarafsiz bölge mu ... peki ikisidw kabul. Orada kütüphane kitap var ise ben kaderime raziyim...

    Okudukça yarayi deşiyorum ve hiç bir tabip apse yi ellemiyor elleşmiyor ve ben.kendi kendime cebelleşiyorum

    Kac akşamdir öykuler ile geceyi savuşturuyor yada geçmise ait harita krokiler ile yazilarimi kamufle etmeye uğraşiyorum ama öyle bir irin birikmiş ki içeride... birsksam kangren olucak okuduklarim.
    ×××
İZNIK EMANETLER VE METRUK EV-5-

      Gece karanlık, hava ılık.Bir kuş uçuyor Baykuş mu ne.? Çıglığı geliyor. Gecenin içinden ve tepesinde uçtuğu harabe bir kilisenin uzerinden geçiyor.
  
  Duvarlari yikik çatısi çökük,bir kadın ağlıyordu önünde. Çocukken vaftiz edildiği,ergenlikte günah çıkarttığı yıkık kiliseye bakarak. Çok uzaklardan gelmiş doğduğu yerleri görmeye ama, ne yaşadıgi ev ayakta nede her pazar tertemiz ustuyle koşar adim gittiği kilise.
    
Tabanina taşlarin batıp canini yaktiği o parke taş yol bile harap. Hele hele dallarına salincaklar kurup sallandigi koca meşenin yerinde cılız çalılar.
Radyom da Orhan Gencebay. Bilmem ne ef de"dertler senin çile benim olsun; butün arzularin gercek olsun"diyor. Sanki bu satirları karaladığimi hissetmiş gibi. Odamda dört kişiyiz.Kimi bulmaca çözüyor kimi uyku tutmamış sağa sola dönuyor kimini de efkar basmış dertli dertli şarkiyi söylüyor.

      Koca yaşlı çınar, eski harabe evin son duvarına yaslanmış soluklanıyor. Sanki ikisi de birbirine dayanarak hayatta kalan son gunlerini birlikte geçirmeye ugrasıyor. Duvar, boydan boya yikilmış. Sol tarafı aşağiya dogru sağ tarafı ise yukarıya dogru uzanmiş. Sanki gülerken hüzünlenmis gibiydi.

    Çınarın rüzgardan sallanan dalları onu teselli edip okşar gibiydi. Toprak yolda sağda solda kalmiş bir kac eski taş kaldirim sanki ağızdaki son kalan dişler gibiydi.
    
     Sokağın üst başindan gelen yaylının kalan taşlara çarptikça ses getiren demir kasnakli tekerleği her yana yayıliyordu. Geceye bir çocuk sesi karıştı "Anaaaaaa" diye bağırıp eski evin önünden koşar adım geçti. O karanligin icinde kaybolurken yikık evin dikdortgen penceresinden sanki bir gölge çocugun peşi sira bakti.

     Ardindan kedinin peşine düşmüş bir köpek, gerilmiş vucuduna paralel açılmış bacaklari ile ok gibi fırladı kedi.Köpek hırlayinca, kedi ağaca fırlayi verdi. Agacın etrafında bir iki tur atan kopek. Umudunu kesip arka bacağini kaldirip agaca işerken.

      Duvarlarinda ku toprak sivalari catlak ve yer yer dökuk köhne kahvenin kapisi açildi. Yaşlı adam öksüre tıksıra çikarken özgurlüge susamış bir duman kütlesi de beraberinde göge dogru yukseldi.

     Adam köpegi gördü. Öksuruğunu bir balgam ile sokağin orta yerine fırlattı. Eğilip yerden bir taş alıp köpege fırlattı. Köpek bir çıglık atıp kaçti. Köpek gidince, kedi agactan aşağiya indi ve kopeği kaçiran kendisiymiş gibi efelene efelene yüruyüp giderken.Kuyruğunu havaya dikmiş sanki periskop gibi ortaligi gözlüyordu.

     Off kafam dağildı bu kadar gurultuden sonra. Hem ben bu gün gazetemi de okumamiştim malum okumayi çok sever ve hergün gazete alırim.
     ×××××
iznik emanetler ve metruk ev..-6-

      Keşke gazeteye hiç bulaşmasaydim. Savaş,kan,gözyaşı,solan çiçekker ölen çocuklar. Onlarin kanından yeseren gelincikler ve oynadiklari oyunda mıziklık ile yarım kalmiş yerden yeniden başlayan oyunlari. Bir çocuk. Oyun oynayalim dedi.öteki ne oynayacağiz ki dryince.ilk cocuk "Hırsiz ve polis çilik "dedi. Butun çocuklar " ben hırsız olucam diye bağırdi" Kimse polis olmak istememiştı. Ee bizden ögrendiler.Calmayı dolandırmayi ve öldürmeyi.

     Önce ormanlarını... Sonra tertemiz akan sularıni. En son da geleceklerini tükettik. Yahu nereden aldim bu gazeteyi elime. Keşke yaz şunlari demeseydin bana be dostum "Nevzat".
NEVZAT: 1.80 e yakın boyu zayıf cılız ve sakallı.(cuması olmayan robinson yani) Milletle boğuşmaktan mı yoksa yakalandıgi şekerden mi bilinmez, hafif kambur zamanindan önce kırlaşmış saçlarini boyuyan çok okuyup çabuk kızan 3.katta ki birosundan bakıp soylenip söven çok düşünüp de insanlardan biktıği için hiç bir şey yapmayan ve deniz ortasinda bir ada da yalniz yaşayan bir ABDAL..

      Ben kim iyim.? Ben. Seyyah bir Nakkaş. Şehir şehir köy köy gezio duvarlara çizgiler çizip para kazanan bir adam. Kazandiğim la ekmek alır çocuklarimla bölüşurum. Onları uyuttuktan sonra evimin terasinda elimde kağit kalem. Sizlere bu öyküleri...!!! Yazan, yazarım. Ama butün şehri uykum gelene dek havadan karaya dinler izlerim.. Bazen geceleri sessizlikte ıssız yerleri gezer bir antik taş karşısında oturur onunla sohbet ederim.

     Yine böyle bir geceydi. Surlarin üzeeinde koskoca dolunay. Sanki Nikaia'ya ait sur değil de dunyayı omuzlarında tutan Herkül gibiydi. İki burcun arasins oturmuş dolunay.
Sol yanımda ismail bey hamamı, sağim solum zeytin ağacları. Birden önümde mavi bir ışık. Karşımda mavi ışığin altinda benden yaşça çok büyük msvi gözlu beyaz tenli ve küt kesilmiş sarı saçları ile bana gülumseyen kadına ilerliyorum. Sanki mavi ışıklı bir kabin içerisinde, dokunamıyorum ama o benim saçlarımı okşadı yüzume güldü. Karşımda acı çeşme ve birkaç yüz metre öteden gelen gölun dalga sesleri. Teprmde ise koskoca bakır rengi tepsi gibi bir ay.

     Yuzumu tekrar mavi işıga döndüm..yoktu. Ne o mavi ışık ne de sari saçli orta yaşı geçik kadın.. üşüme çöktü omuzlarima yada korku bilrmiyorum hizla elli metre geride ki evime geldim ve yatağima girdim. Üşüyordum nezaman uyudugumu hatirlamiyorum bile.

     Sabah olmuştu. Kahvaltiya uyandıgimda anam gelmişti evime.bir yandan kahvalti ediyorduk. Anama görduklerimi anlattim ve kadinin tipini tarif ettim. Son sözünü de söyledim. " yaşadıgım surece seni yaşatacağim" .

     Anama baktım. Şaşkınlıktan gözleri fal taşı gibiydi."Oglum sen o tarif ettiğin kadıni hayatında hiç görmedin ki bana benim körelrn gözlerimi açan kadını tarif ediyorsun" dedi. Bu kez ben şaşkındın. Anam kısaca anlatti.- bak oğlum 7 yaşımdaydım.kur'an ögrenmeye başladım bir haftada elif bayı bitirdim ve kurana gectim hatim etmeme bir kac sayfa kalmisti ki gözlerim körlesti. Anam henuz ölmemişti bir yerden duymuş komşu köyde eski rumlardan olup soyu sonra musluman olmuş bir kadın varmiş beni sırtina alip ona goturmüs kadin okumuş bana ve her okumanin ardindan dilinin ucuyla göz icimi yalamis bu tam üc gün surmuş. Üçuncu gunun sonun da tamam götürün bir iki gun sonra gözleri normale dönrcek demiş.

     Anam beni yine sirtina almis ve köyumüze dönmüşüz.dedigi gibi de beşinci gunun sonunda gözlerim açıldı".
Ama oğul. Senin tarif ettigin kişi o kadin boyu posu göz sac ten rengi yüzü... her şwy ama her şey bire bir oğul dedi. Aklım gitti geldi. Ne dun grce görduklerim ne de anamın anlattıklarina bir anlam veremiyor hatta kendim anlamaya uğraşiyordum.
       ××××
Iznik emanetler-7.
    Hayaller ruyalar halusilasyonlar.Hatta gerçekler,artık birbirine karışmaya başlamisti bende.Nerede rüyalar başlıyor nerede hayallere karışıyordu artik bende bilmiyor ve anlamaya bir birine karısan duygulari ayıklsmaya çalışiyordum.

    Biri beni arıyor bir restorasyon hakkında konuşuyor. Bir Rum kadın, dogdugu topraklara geliyor ve atasininin d3desinin evini hatta mezarıni dahi bulamıyor. Bir yanda duvarlarda resimler kalem işleri ve freskolar. Dıger yanda anlatma yaz, yaz bunlari diyen Nevzat Kara.... Gece öyle ağir ki ben olduğum yerde yorgun düşüyorum peki ya Atlas....!
     O omuzlarında koca dünya' yı tutuyor tıpkı şu iki burcun dolun ayı tepede tutması gibi.
     Kimbilir nekadar yorulmuştur asırlardır omuzlarinda'ki yükten.
      Şanslıydım ben. En azindan sadece hayal ve ruyalar ile haşır neşirdim ama.... Ama derken, yine bir gizem var karşımda. Yazdıklarimı okuyunca yüküme ortak olan okurlarım var benim en azından. Derim ki onlara bir kaç dakika şu rüyalarıma bir omuz verin. Verin ki ben de bir ihtiyaç molasina gideyim. Biliyorum ki hepsi koşacak yardimima ve yorumlayarak, yorum yazarak....
     Peki. Siz şu dünyayı bir beş dakika tutun omuzlarinizda ve hatta benim de hayallerimi ve ruyalarimi. Biz Atlas ile bir ihtiyaç molasina gidelim desem. Hepsi tamam gidin diyecek biliyorum.
Vw ben atlas ile iznik arazisinde ayak yolu ariyoruz ben buldum icimden destur dedim be ihtiyacimi giderip ışıga donerken atlas da geldi. Sordum ona hacetini giderirken ne dedin. Nasil yani.? D3di. Ben destur, izin dedim ve hallettim. Dedim. Önce anlamadi sonra önce başini kaşidi bir elini çenesine götürdu gözlerini gök kubbeye dikti. Başini sağa sola salladi sonra one egdi. Sanirim ne demek istedigimi anlamıstı.. Zeus a sordum dedi. O da tamam ne halin varsa gör deyince, rahatladim dedi.
    Gel dedim gel. Yüzume baktı ve okuyucunun omuzlarinda tuttuğu dünyayı gösterdi. Parmaklarımla sus dwdim gel.. geldi.... sorunun ne niye taşıyorsun omuzlarında bu dünyayı...
     Çok isteklimiyim ki ben saniyorsun d3di. Baba bellini constantiniye ye davet edil di ve Fatih'i resmet ti. Oglu bellini ise ondan 3 asır sonra bu topraklara gelmeden Nikaia yakınlarında ki bu moskura ( müşküle) sarı kayayi resmet ti.( fotograf, saliselik görduğu şeyi çekmektir.Resim ise gördüğunu yada anlatilani yorumlayarak çizmektir. Yani gel bir resim çekinelim değil,gel fotoğraf çekinelim demelisin).Ve tam özgürlüğume kavuşacak ken bir de bu gizem omuzlarima yüklendi. Nikaia nın emanetlerin den başka.. dedi.
    Nasıl yani. Diye sordum... sorma şu fotograf ve resimlere bak dedi. Baktım, şaşkındım. Tepedeki binanin oldugu kayalar bu gun göl tabanindaydi ve Roma imparatoru neron un actirdigi yoldan iznik bursa minibusleri gidip geliyordu.
     Titanlar.(tanrilar) ziyafet duzenlemis ve pan'lar.(keçi ayakli yaratiklar) ellerinde mavi beyaz "ÇİNİ" tabaklar ile onlara hizmet ediyordu. Ve burasi Müşküle sarıkaya idi....
    Uyumaya korkuyorum.uyursam ruya görüyorum ve gordügum ruyalar. Nikaia nın sırları....Ama uykum var, ve ben uyumaliyim.titanlar, tanrilar, kutsal emanetler,yaşli kadın,yıkık kilise, sarıkaya.sarişin kadin atlas Anam... yeteeerrrr ... buncq şeyı ben hayal kurmayayim ya da bu ruyalari görmeyeyim. Neron sarikayayı yarmış Nikaia ya yol yapmiış bana ne...?.
     Neyse. Siz şu kayalıklari ve bellininin tablosunu inceleyin beni ve benim aptalca hayallerimi dikkate almayin. Ama bu fotograflara iyi bakin bir fotograf dogal otekiler montajdir. Karar sizlerin bu tablo sarikaya yimi anlatir yoksa ben anlamsiz hayallerimi yaşiyorum.iyi geceler size.
   Heyyy atlas. Al şu dünyayı omuzlarına ve uyuz uyuz kaşinma.kaşinma ki yer yüzunde depren olmasin ve tarih bozulmadan günumuze ulaşsın....
          ××××
EMANETLER
Bölum 8 ..
      Kafam.karmakarışık. Bu dünyanın altı varsa bu kasabanın da var. Kahvaltımı ettim anamın yanağina bir öpücük koydum ve evden çıktım. Hava biraz serin, malum ilkbahari terk ediyoruz. Ama güneş zaman zaman yakıyor. Motorsikletime bindim telrfonda davet edildigim yere gittim.

     Yetkili kişi ile selamlaştım yanında müteahit vardi taniştirdı. Bana döndü."olay bu. Biz burayi restorasyona aldık lakin orjinal desenler hakkında bilgimiz yok, duvarda mevcut ama net bir çizgi yok hangi kalemkârı çağirdiysak işin içinden çıkamadı ve birtanesi senin ismini verdi.

      Sana ulaştık burnumuzun dibindeymişsin üstelik te hemsehrimsin."
İceriye girdik. Zamanın kir toz ve pisliği altinda kaybolmuş orjinal kalem işlerine baktim. Sorun bumu dedim."evet" dedi. Kolay benim için sorun yok yanliz bu işi sizin kendi adınıza mı yoksa muteahit adina mi yapacagim. Dedim.
    "BENIM ADIMA" dedi. Ozaman fiyatim bu dedim.( ucuz söyledim) kabul dedi. Ama 10 günün var, on gun sonra gelecek olan resmi kurum ile açılişı var. Sorun yok dedim. "Tamam hemen başla dedi".
    Olur verdim yanlarindan ayrilirken. "Dur" dedi.takip et beni. Onlar araçla ben motorla gittik göl kenarina inciraltinda oturduk.

    Arabada ne konustularsa bana döndu. Çayımızi icerken " bak aga bana değil, müteahide yapiyorsun. Şimdi fiyatıni söyle" dedi. Söyledim kabul etti. Bir iki üc derken caylar bityi musade istedim eve geldim.
    Anam gitmişti. Eşim ne olduğunu sordu. İş elbiselerimi giyip gerekli malzemeyi hazirlarken bir solukta anlattim. " hayirli olsun" dedi. Evden çıkarken yanimda aydinger kağıt kalem ve yok olmaya yüz tutmuş desenleri ortaya çıkaracak kimyasal ilaç ve firça vardi.
Geldim.
     Kimyasal ilaci çikardim yok olma noktasindaki kalem işkerinin uzerine tampon şwklinde usul usul vurdum. Beşeonlardan yapılma iskelenin orta yerine cekilip oturdum. Desenlerin uzerindeki kir tabakasi kimyasal ile sıyrilip akti. Yarım saat sonra dün yapılmış gibi pırıl pırıl desenler karşıma çikti. Bekledim ilaç kurudu.

      Aydingeri koydum ve uzerlerinden kabaca kopyalarını aldim. Tekrar ayni noktada oturdum ve ortaya çıkan desenleri inceledim hem de çok yakınen işte o zaman gizemleri gördüm şaşirdim.

     Çok gariptir. Çocuk yaştayken de gelmistim buraya. Harabe döküntu ve berbat bir haldey di. Giriş haziresinde saglı sollu horosan mezar sandukalari vardi ve o zaman geldigimde, mahalleden 3 çocuktuk.. iç hazire de ise 6 mezar sandukasi (horosan) vardi.
      Camlar kırık sıvalar dökük ve allaha emanet bir yerdi. İçeriye giriş kapisinda ise bir metre yüksekliğinde tahtadan yapilma ve yine tahta mandal ile kilitlrnen bir kapi vardi.

    Üc cocuk merakimiza yenilmiş içine girmiştik ve çocuksu duygular ile o sandukalar arasinda gezmis dua etmis bizim boyda olan sandukanin başinda ise çocuksu duygular ile ağlamiştik.

    Geçmiş zaman. Orada ne kadar kaldık bilmiyorum. Ama üçümüzde dısariya çikip o tahta kapiyi kapadigimiz da... bir tuhaf olduk. Birbirimize baktik. Gördünmu diye bağirarak kaçtik.
Üçumuzun de nefesi tıkanip oturdugumuzda neydi o dedik. Icimizde bizden 3 yaş küçuk olan dedi ki " görmediniz mi, iceriden bir çocuk bize el salladi ya...!!"..... evet üçümüz de aynı şeyi görmüstuk ve kimseye söylememeye yemin etmiş bir daha da oraya gitmemiştik ama gel gör ki. Bu kez bir kez daha yolum çakışmış ve bu kez ekmek parasi uğruna oradaydım.

    Biliyorum ki (o eski horosan sandukalar yok yerleri boş) çocukken bize el sallayan o çocuğun sandukasiz mezari hemen ikimetre altimdaydi. Ve ne gariptir, hiç korkmuyordum bulundugum yerden memnundum. Ve dalip gitmiştim taa bir zamanlara, çocuklugumda bana el sallayan o çocuğa. Derken az ilerideki camii den öglen ezanı okunmaya başladi.

    Hayal yada ruya aleminden siyrıldim.elimde eskizler ve kalem hızla indim iskeleden süratle çiktim dışariya ve cocuklugumda durdugum yerde durdum. Geriye baktim o çocuğu aradim..yoktu. bu kez bana el sallamamışti, düşunceli okarak motoruma bindim ve dogruca belediye iş hanina ikinci kata çiktim. Nevzat içerideydi.yüzume bakti işaret parmagiyla sus dedi.elinde kamerası yere peş peşe dizdigi benim çizimlerim olan berberkaya (purisias lahti) çizimlerimi çekiyor ve berber kaya efsanesini o tok sesi ile anlatip bir nevi kisa film hazirliyordu.

    Rahmetli nevzat ile bu dördüncu denememiz di hatta birlikte bir cok vhs kaset cekmiştik hatirladigim kadari ile 15 kaset. Neler var neler iznik efsqnelerini çizgileştirmemizden tutun da yenisehir kapida (hasan yaman 'in uvey ağabeyi ) çömlekci rahmetli ahmet ağabeye dek... yani şehrin tüm hafizası kii... biz onlari çekerken yedigimiz küfür ve hakareti uç uca eklesek halep e şam a yol olur. Lakin o 15 vhs kaset ten bir kare bile yok. Cekim bitti cay söyledik yudumlarken bir solukta anlattim. Yuzume bakti, kaşlari catikti.

    Az önce ben ne yapiyordum gördun mu. Senin çizgilerini filme aliyor ve iznik efsanelerini anlatiyordum. Şu cayini iç git işini hazirla ve yaşadiklarini yaz bana getir. Getir ki yeniden çizim ve çekim yapalim....
Cayım bitti. Gidiyorum dedim.git ve yaz getir. Dedi. Tehditi gordüm Atataturkun kocatepe yi anlatan nazim hikmet şiirinin yazili olduğu kapiyi kapattim koridora çiktim. Bu kez de kapinin dış yüzünde "korkma gir" yazısiyla burun buruna gelmidtim.guĺdum ve gittim.

     Nevzatin ikinci kattakı birosun da oturur heykel yada rölyefler yapardik çamurdan. "Kil". Iki kominist bi ofiste buluşup gizli eylemdeler diye şikayet gitmişti polise. Ve zaman zaman destursuzca kapi açilir ki hic kilitlemezdik. Bir memur içeriye başini uzatir bizi görunce elimiz yuzumuz ust baş camur ... pardon, yanliş oldu der. Giderdi. Nevzatla biz güler bir birimize elimizdeki çamuru atar, tutturamazssak da duvarlara yapisir di.
     ×××××
      Yıl 1984. Istanbul vakiflar restorasyon bölümünden zorunlu olarak ayrilmıstik. Ki bizim zamanimizda ki restorasyonlar ile günumuz restorasyonlari arasinda dağlar kadar fark var.
İznik e geldim. Tamda ayasofya önunden kordo maksimus ( kiliçaslan) caddesinden lefke kapiya yüruyordum akşam saatleriydi.
      Selam yalçin dedi. Yuzune baktim. Kominist kamil.(80 öncesi iznik turkiye sosyalist işçi partisi ilce başkani) başkanim di.(rahmetli) köye cami yaptirdim icini nakşetmek gerek, boşmusun dedi. Evet dedim ozaman gel işi gör fiyat ver dedi. Iki gun sonra haciosman köyune çiktim ve fiyatimi verdim. Ihale döndu dolasti bana kaldi, kabul ettim. O zamanlar elbeyliden yukariya elektirik yok. Sadece paralel hat olarak telefon var. Yani siz haciosman candarli veya elmali köyunh arasaniz o hatta ki tum köylerde telefon çalar ve siz özel konuşamazdiniz.

       Neyse, ihale bana kalmiş kabul etmiştim.sezon kış. Karşimda keşiş dağı-olimpos yani uludağ. Keşiş dağı denmesinin sebebi Bizans döneminde keşişlerin zaman zaman uludag eteklerine yaptiklari küçük şapel veya manstirlarda inzivaya çekilmelerinden konulmuştur. İznik etrafinda ki yuksek tepelerde de ayni şey söz konusudur ki bazı tepelerdeki küçuk şapeller de keşişler yaşamlari boyunca kalır ve bir yandan da ateş ve duman ile haberleşmeyi saglarlarmıs.Yani kent' yaklasan bir ordu varsa dostmu düşman mı onlarin yaktiklari ateş veya ateşin dumanina göre.
      Merkez yerlrşim tedbirini alırmış. O yüzden bu tür yerlere ateş tepeleri veya dağı denirmiş. O keşiş öldügunde ise o tepeye gömülür yerine yenisi gelirmiş.
Olimpus ise antik çağda bütün paganizm inançlarinda yüksek dağlara verilen isimdir ki bütun tanrıların orada oturduğuna ve o dağlarin onlarin evi olduguna inanılirmiş..

      Günduzleri gün düşene dek Camii de kalem işlerine devam ediyorumdum. gece oldumu uzaklarda olimpusun tepesinde ki Tanrilari göremesem de keşişlerin ateşlerine benzer yüksek watlı elektrik ışikları cılızda olsa görebiliyordum. Üşuyunce odama iniyor ve kalem kagit yaziyor yorulunca bırakip gaz lambasınin arkasina geçiyor beyaz duvara düşurdugum gölgeleri veya gölgemi çiziyordum.(dedim ya ozamanlar o bolgede elektirik yok ve iznikten çıkan telrfon hattı son köye dek paralel baglanti tek hat)
O yillarda zaman zaman yunanistandan küçukte olsa guruplar gelir di hacıosmsn veya etrafinda ki diger köylere atalarinin dedelerinin topraklarini görmeye ki o bölgede kimi yerlerde eski rum köylerinin kalintilarini gormek te mümkun dü.
       Evlerinin yerlerini tarif ederler di veya nerede ne vardi ne yoktu.Hatta Mübadele yıllarindan önce bölge musluman veya rumlar tarafindsn el degistikce köyde ic içe yaşayan rum ve Turkler bir birlerine yardim edermiş. Rumlar gelince köydeki rumlar Türkleri gizlermiş Türkler gelince de rumlari gizlerlermiş. Dosthane bir şekilde yaşarlarmıs ki köyde bulunan yaşlı ahalidende hatırlayanlar vardı.
      Bir yol elbeyli gürmüzlu uzerinden diger yol yani kanli geçit denilen yol ise elbeylinin dogusundan dere yataginin geçtogi yerin uzerinden gürmuzlu hacıosmsn arasindaki köýüne dönerdik.
     ×××××

Yorumlar

Popüler Yayınlar