MEÇHUL YATIR,DEREKÖY-İZNIK

 Asırlık şahit,o bölgede olana bitene,yanından gelip geçene. Dibinde durup dinlenenlere.

Serin bir suyun, derin bir tünelin karanlıklarından geçip gün yüzüyle selamlaşmasina tanık. Hatta m.ö.567 yıllarında justinyen in verdiği emir ile açılan bu kanala şahit.(siyah beyaz fotoğrafta soldaki tünel ve çınarın sağındaki su deposu)

Şehir yeterince su ya sahip değildi. Sur içindeki mevcut sarnıçlar yetersiz kalıyordu.( bu gün biri istanbul kapıda bir diğeri ise kapalı pazar yerinin oradaki yeni balık halinde)

Ve. Justinyen emir verdi. Zamanın mimarları araştırmaya başladı. En uygun su yatağı ve akiş debisi açısından derekòydeki su kaynağı seçildi. Nikaiaya yaklaşık 15 km uzaktaki kaynağın daha yukarılarından ivme verip o hız ile nikaia ya ulaşması için ölçümler yapıldı. Dere yatağına yakın bölgedeki köfeki taşları yontuldu.( ki bu ocak aynı zamanda nikaia içindeki binaların duvarlarında kullanılıyordu. Dere bugün hamam suyu olarak adlandırılır ki,şehir içindeki hamamlar da bu suyu kullanırdı.) Su yolu inşaasına başlandı. Suyun alındığı nokta titizlik içinde gizlendi. Çünkü su hayattı ve temiz olması daima gelmesi gerekiyordu.

Bir kentin yaşamı ve sonsuza dek kalması su ile olurdu.

Antik çağdaki düşünce ise bu gün ki gibi değildi. Yapilan her eser. Bina her neyse,günü birlik değil sonsuzluk için inşaa edilir belirli dönemlerde sadece temizliği bakımı yapılırdı. Öyle zırt-pırt arıza yapmaz sokaklar kazilmazdi.alt yapı önemliydi yani. Ve olusucak bir ariza kelle ile ödenirdi.

Katırlı dağlarının elmalı tepeleri altından mükkemmel bir kemer (büyük bölümü toprak altı tünelleri ile) nikaia nin kapisindan içeri girerken. 1938 de çekilen siyah beyaz fotoğraftaki çınar. Artık olgun bir ağaç idi. Ve her şeyi hafızasına kaydetmiş idi. Daha evveliyatına tanık değil di ama dedelerinden duymuştu Koca çınar bu bölgenin en eski yerlisi ( MANAV) idi. Ben ise dışarıdan gelmiş 45 yıldır bu kasabanın eteklerine tutunup Nikaia liyim diye feryat ederken.. yakılmış kolu bacağı kırılmış çınarın feryadını duyuyorum. Gel gel dedi. Gel bak bu suyu anlatayım bilmediğin bir efsane...

Bedenindeki yanığın acisini unutmuştu. Yaprakları kımıldadı etrafına bakındı gòz yaşını silmek elini yüzünü yıkamak için dallarını aşağıya indirdi.eski su deposu kupkuruydu. Hızla döndü dağ eteğine baktı. Tünel yoktu. Bir gece tünelde define arayanlar görgü şahidi bırakmamak için onu ateşe vermişlerdi..

Gözleri dolu dolu anlattı. Yine o kral.. Yine aynı hikaye. Halen o nefreti devam ediyor bak kesti yine suyu....

Nasıl yani..???
Bu suyun geldiği nokta. Derekòy. Ve bu su o vakitler açıktan akar baharda coşardı.işte yine öyle bir bahar ayıydı. Tabiat ana uyanmış biz yaprağa dònmustuk. Kuşlar telaşlı yuva ve yavru derdindeydi.

Kralın en sevdiği zamandı. Çoluk çocuğunu eşini aldı ve derekòy deki küçük sarayına geldi. Sabahları güneşten önce kalkar kuşları izler dinlerdi. Güneşin vadiye inmesiyle uçuşan kelebekleri börtü böceği seyrederdi. Ama bu güzelliklerin ortasında düşünmediği bir şey vardı. Kabaran dere suyu.... Bölge emniyetiydi lakin her türlü tedbiri dinlemeyen bir doğa ana vardı. Ve kralın naip adayı oğlu dere yatağında doğanın uyanışını izliyordu ki.. su seviyesi bir anda yükseldi ve kralın oğlunu yuttu.

Çok üzüldü acı çekti kral. Ve çocuğunu orada defnetti (kimse rahatsız etmesin diye bir kitabe bile koymadı mezara) ve emir verdi. Derhal su kanalının üzeri ortulsun başka çocuklar boğulmasin babalar ağlamasın dedi.

Işte o yüzden bu su kanalı kurutuldu suyun yònu değişti ve lanet olası hazine avcıları geldi önce tüneli tarumar etti ve sonra bu su deposunu kazdı bir şey bulamayınca ateş yaktı. Ben. Yandım,ama bu öyküden mi yoksa o soysuzların ateşinden mi bilmem. Bildiğim bu gün bir damla suya hasret olmam.......

Uçtum yine ben. Belki saçmaladım ama istedim ki su kanalı, derekòy, dere,çınar, kral ve oğlu.... çok uzun oldu bu yazı ve ben. Yordum sizi. Bu efsaneyi bilin bu çınarı yaşatın bu suyu unutmayın ve.... benim saçmalıklarıma kulak asmayın......! Ama bu öyküyü de unutmayın. Hatta aynı mevkide kadı kızı kayasini bilin,istedim. Onu da kaleme alırım ve sizler okuruz derseniz paylaşırım. Hepinizden zamanınızı aldığım için özür, ve herkese bu şehre öykülerine tarihine doğasına iyi geceler dilerim...
(Not:eşref zade ve şahit çınar hikayesi bu öykünün devsirmesinden gelir. Ben yazarım inanıp inanmak size kalır çünkü eski içme suyu mevkii çınar mevkii diye bilinir hatta orada meçhul yatır vardır,sessizliği asırlarca süre gelen.....)
Yalçın Öztürk

Yorumlar

Popüler Yayınlar