MARTILAR
ordularım
Bir ordu kuruyorum. Hedefimi büyüttüm artık fetih zamanı. Ordu kurmak kolay mı? Giyimi kuşamı silahı pusatı... Öf be bi dünya para tutar bu ama olsun sonunda emrimde bir ordu başında ben varım ya! Kim engel olacak bana, siz mi? Güldürmeyin beni, yüksek sesle gülersem ordum korkup kaçabilir, lütfen sessiz olun fısıltıyla gülün. Bu öyle bir ordu ki peşimden ayrılmayan ama en ufak bir harekette korkup kaçan!
Sizde kurun tutanmı var? Güçlü olmak bu kadar kolayken neden yalnızlığa takılıyorsunuz ki?
Bu dünyanın yarısı bizim yarısı onların. Her ne kadar biz onların yaşam alanlarına saldırsak da onların öyle bir küstahlık yapmaya niyetleri asla yok.
Nasıl kuracaksın bu orduyu kimmiş bunlar dediğinizi duyar gibiyim, meraklandıysanız anlatayım: Hem güçlü olacaksınız ama arkanızdaki ordu en ufak bir sesten korkup kaçacak ve siz onunla dünyayı feht etmeye çıkacaksınız, gülmeyin ciddiyim ben. Bir hafta sonu yada günü siz seçin. Alın elinize bir simit, göl yada deniz fark etmez bir sahile gidin. Elinizdeki simidi havaya kaldırın ve biraz bekleyin.
Martılar... Onlar deniz kuşu olarak bilinir ama kirlenen denizlerde azalan balık sürülerinden nasiplenemeyeceklerini anlayınca ufka doğru kanat çırparlar. Çöplük dere deniz göl fark etmez, yada açık denizlerdeki balıkçı teknelerinin peşinde uçarken bembeyaz köpüklerin kanatları olup iki mavinin arasında griye çalan beyaz çizgi olurlar. Pervanenin havalandırdığı deniz dibinin yükselen artıklarını pike yapıp toplarken çok uzaklardan görünen gölgeleriyle ıssız adalardaki hayali kahramanlara umut olurlar.
Anladınızmı ürkek ama tamahkar ordumu? Şimdi ufak parçalara böldüğünüz simit parçalarını fırlatın havaya ya düşer suya yada takılır bir martını gagasına. Yapacağınız tek şey elinizdeki yiyeceği ya idareli kullanmak yada bolca getirmek. Düşünün ki bir gemidesiniz ve elinizde yiyecek,alın martıları o sahilden bu sahile taşıyın. Son nokta göründüğünde elinizdeki simit yada ekmek tükenmiş ise. Alaycı çığlıklarını duyarsınız martıların, dönerler bir iki tur başınızda sonra kanat çırpar giderler maviliklere…
Martılara güvenip kurduğunuz orduyla çıktığınız fetih seferi bir simidin halkası kadar olur. Yani anlayacağınız yola çıktığınız dostlar önemli yada kurduğunuz dostluklar... Sizdeki tükenince sevdalı dalışlar yapan dostlarınız başkalıklara uçuyorsa eğer, ya sizde bir sorun var yada kurulan dostlukta. Martıların doğası bu, ama asla sizin yaşam alanlarınıza girmezler sadece artıklarınızdan sebeplenirler. Suçlu olan onların menfaatçiliğimi yoksa bizim sandığımız doğal ortamı har vurup harman savurmamız mı?
Acaba martıların geleceğini mi çalıyoruz bir simit halkası boyunca, yoksa gelecek nesillerin yaşam alanlarınımı
---
Bir ordu kuruyorum. Hedefimi büyüttüm artık fetih zamanı. Ordu kurmak kolay mı? Giyimi kuşamı silahı pusatı... Öf be bi dünya para tutar bu ama olsun sonunda emrimde bir ordu başında ben varım ya! Kim engel olacak bana, siz mi? Güldürmeyin beni, yüksek sesle gülersem ordum korkup kaçabilir, lütfen sessiz olun fısıltıyla gülün. Bu öyle bir ordu ki peşimden ayrılmayan ama en ufak bir harekette korkup kaçan!
Sizde kurun tutanmı var? Güçlü olmak bu kadar kolayken neden yalnızlığa takılıyorsunuz ki?
Bu dünyanın yarısı bizim yarısı onların. Her ne kadar biz onların yaşam alanlarına saldırsak da onların öyle bir küstahlık yapmaya niyetleri asla yok.
Nasıl kuracaksın bu orduyu kimmiş bunlar dediğinizi duyar gibiyim, meraklandıysanız anlatayım: Hem güçlü olacaksınız ama arkanızdaki ordu en ufak bir sesten korkup kaçacak ve siz onunla dünyayı feht etmeye çıkacaksınız, gülmeyin ciddiyim ben. Bir hafta sonu yada günü siz seçin. Alın elinize bir simit, göl yada deniz fark etmez bir sahile gidin. Elinizdeki simidi havaya kaldırın ve biraz bekleyin.
Martılar... Onlar deniz kuşu olarak bilinir ama kirlenen denizlerde azalan balık sürülerinden nasiplenemeyeceklerini anlayınca ufka doğru kanat çırparlar. Çöplük dere deniz göl fark etmez, yada açık denizlerdeki balıkçı teknelerinin peşinde uçarken bembeyaz köpüklerin kanatları olup iki mavinin arasında griye çalan beyaz çizgi olurlar. Pervanenin havalandırdığı deniz dibinin yükselen artıklarını pike yapıp toplarken çok uzaklardan görünen gölgeleriyle ıssız adalardaki hayali kahramanlara umut olurlar.
Anladınızmı ürkek ama tamahkar ordumu? Şimdi ufak parçalara böldüğünüz simit parçalarını fırlatın havaya ya düşer suya yada takılır bir martını gagasına. Yapacağınız tek şey elinizdeki yiyeceği ya idareli kullanmak yada bolca getirmek. Düşünün ki bir gemidesiniz ve elinizde yiyecek,alın martıları o sahilden bu sahile taşıyın. Son nokta göründüğünde elinizdeki simit yada ekmek tükenmiş ise. Alaycı çığlıklarını duyarsınız martıların, dönerler bir iki tur başınızda sonra kanat çırpar giderler maviliklere…
Martılara güvenip kurduğunuz orduyla çıktığınız fetih seferi bir simidin halkası kadar olur. Yani anlayacağınız yola çıktığınız dostlar önemli yada kurduğunuz dostluklar... Sizdeki tükenince sevdalı dalışlar yapan dostlarınız başkalıklara uçuyorsa eğer, ya sizde bir sorun var yada kurulan dostlukta. Martıların doğası bu, ama asla sizin yaşam alanlarınıza girmezler sadece artıklarınızdan sebeplenirler. Suçlu olan onların menfaatçiliğimi yoksa bizim sandığımız doğal ortamı har vurup harman savurmamız mı?
Acaba martıların geleceğini mi çalıyoruz bir simit halkası boyunca, yoksa gelecek nesillerin yaşam alanlarınımı
---


Yorumlar
Yorum Gönder