AŞURE
AŞURE!
Kabaran deniz usulca geri çekilmeye başlamış sert bulutlar dağılmıştı. Gemidekilerin dayanma gücü tükenmiş ambarlarda’ ki yiyecek bitmişti. Nuh peygamber bir umut dedi, elini kafese soktu. Bir çift güvercini aldı güverteye çıktı.
Ürkekti. Güvercinler korkuyordu, korkusuna insan kokusu değdi. Çok sevdiği gökyüzünde korkmaktan korktuya Nuh peygamber onu boşluğa salarsa ve o sonsuz gökyüzünde konacak bir dal bulamaz ise! Gemidekiler güvercine güvercin ise ardında siyahlık bulunmayan maviye bakıyordu. Gemi sakinleri güvercinden güvercin gökyüzünden korktu. Tuhaf giden bir şeyler vardı. Kuşlar korkuyu öğrendiği gün uçmayı unuturdu, korktu… Korkuyla boşluğa düştü, düşmenin verdiği korkuya kanat çırptı, uçtu. Nuh peygamber düşünceliydi günlerdir denizdeydi ya güvercin geri dönemezse diye telaşlandı. Güvercin uçtu ve gitti kâinatta tek renk hâkimdi mavi ve mavi, biri su öteki hava. İkisi de yaşamın vaz geçilmeziydi ve noksan olan yeşildi. Birden sessizliği kanat sesi yırttı, güvercin Nuh peygamberin dua için açık olan avucuna konu verdi, eksik olan renk yeşil gagasındaydı yüzü güldü Nuh un sevinçle ambara indi etrafa göz geçirdi yerde bulduğu her kırıntıyı bir araya topladı eteğine doldurdu güverteye çıktı. Kazanı kurdu altını ateşledi eteğindeki tahıl kalıntılarını kazana doldurdu son suyu üzerine boşaltı, kaynattı. Karışım katı kıvamda bir içecek oldu, gemidekiler bir araya toplandı. Şükür duası etti.
Tahta kaşıklar bulamaç kıvamımdaki içeceğe daldı, açlıktan mı yoksa edilen duadan mı bilinmez bulamaç bal kadar tatlı ekmek gibi doyurucu olmuştu. İlk lacivert ve ardından bin bir yeşil göründü, gemi yüksek bir tepeye demirlendi. İnsanlık şekillenen kara parçasına adım attı o gün içilen o sıvıya aşure, unutulan mevsimlere inat o ayın adı Muharrem oldu. Muharrem ayınız mübarek, aşure hayrınızı Allah kabul etsin. Her neye inanıyor iseniz inancınız makbul hayrınız kabul olsun. Dünya üzerinde yaşayan tüm insanoğlunun gözyaşı çektikleri son bulsun. yalçın öztür
Kabaran deniz usulca geri çekilmeye başlamış sert bulutlar dağılmıştı. Gemidekilerin dayanma gücü tükenmiş ambarlarda’ ki yiyecek bitmişti. Nuh peygamber bir umut dedi, elini kafese soktu. Bir çift güvercini aldı güverteye çıktı.
Ürkekti. Güvercinler korkuyordu, korkusuna insan kokusu değdi. Çok sevdiği gökyüzünde korkmaktan korktuya Nuh peygamber onu boşluğa salarsa ve o sonsuz gökyüzünde konacak bir dal bulamaz ise! Gemidekiler güvercine güvercin ise ardında siyahlık bulunmayan maviye bakıyordu. Gemi sakinleri güvercinden güvercin gökyüzünden korktu. Tuhaf giden bir şeyler vardı. Kuşlar korkuyu öğrendiği gün uçmayı unuturdu, korktu… Korkuyla boşluğa düştü, düşmenin verdiği korkuya kanat çırptı, uçtu. Nuh peygamber düşünceliydi günlerdir denizdeydi ya güvercin geri dönemezse diye telaşlandı. Güvercin uçtu ve gitti kâinatta tek renk hâkimdi mavi ve mavi, biri su öteki hava. İkisi de yaşamın vaz geçilmeziydi ve noksan olan yeşildi. Birden sessizliği kanat sesi yırttı, güvercin Nuh peygamberin dua için açık olan avucuna konu verdi, eksik olan renk yeşil gagasındaydı yüzü güldü Nuh un sevinçle ambara indi etrafa göz geçirdi yerde bulduğu her kırıntıyı bir araya topladı eteğine doldurdu güverteye çıktı. Kazanı kurdu altını ateşledi eteğindeki tahıl kalıntılarını kazana doldurdu son suyu üzerine boşaltı, kaynattı. Karışım katı kıvamda bir içecek oldu, gemidekiler bir araya toplandı. Şükür duası etti.
Tahta kaşıklar bulamaç kıvamımdaki içeceğe daldı, açlıktan mı yoksa edilen duadan mı bilinmez bulamaç bal kadar tatlı ekmek gibi doyurucu olmuştu. İlk lacivert ve ardından bin bir yeşil göründü, gemi yüksek bir tepeye demirlendi. İnsanlık şekillenen kara parçasına adım attı o gün içilen o sıvıya aşure, unutulan mevsimlere inat o ayın adı Muharrem oldu. Muharrem ayınız mübarek, aşure hayrınızı Allah kabul etsin. Her neye inanıyor iseniz inancınız makbul hayrınız kabul olsun. Dünya üzerinde yaşayan tüm insanoğlunun gözyaşı çektikleri son bulsun. yalçın öztür


Yorumlar
Yorum Gönder